Bir süre önce, uluslararası pazarda faaliyet gösteren bitkisel kozmetik üreticisi bir markanın kuru saçlı tüketiciler için ürettiği şampuanlarından birini aldım. Şampuan çok şey vaat ediyor. Bu vaatlerden biri de ürünün saçınızı yağlandırmadan, ağırlaştırmadan beslemesi ve nemlendirmesi. Bu giriş kozmetik blogundaki bir yazının girişi gibi oldu farkındayım ama söz veriyorum çeviriye bağlayacağım. Şampuanı bana tanıtan satış sorumlusuna ısrarla sormuştum. Saçımın hızlı yağlanmasına, ağırlaşmasına neden olmaz değil mi, diye. O da ısrarla böyle bir şey olmayacağı konusunda bana güvence vermişti. Fakat birkaç kez kullandıktan sonra ürünün tam da o istemediğim şeyi yaptığına şahit oldum ve bir süre ürünü kullanmayı bıraktım. Tabii bu esnada aklımdan geçenleri kadın okuyucularım tahmin edebilir: “Bu ürün de işe yaramadı. Satarken böyle dememiştiniz ama. Kaç kere de sordum üstelik. Bir daha bu markadan şampuan falan almam. Bu kaçıncı yahu!” Ürüne kusur buldum, satıcıya kızdım, markaya kızdım, hatta kendime de kızdım, kandım, güvendim diye. Neyse fazla uzatmayayım. Bugün ürünü yeniden denemek istedim. Belki bu sefer işe yarar, dedim. Bir-iki şampuan yaptım. Ürün yine köpürmüyor, yağlı bir doku bırakıyor. Ürünün etiketine bir kez daha bakmak aklıma geldi. Ürünü yanlış kullanıyor olabilirdim. Hatta içgüdüsel olarak ürünü çalkalamak istedim. Önce Türkçe etikete baktım, sonra bir de İngilizcesine bakmak aklıma geldi. Mesleki deformasyon galiba, ille de kaynak metne bakacağım J Aaa, bir de baktım İngilizce metinde “Shake well before use.” diyor. Hatta daha neler neler diyor. Ürünün paketi büyük ölçüde botanikmiş, geri dönüştürülebilirmiş ve daha neler. Türkçe etikete tekrar baktım, acaba benim gözümden kaçmış olabilir mi bu önemli detay diye. Hayır, Türkçe etikette böyle bir ifade yok. Şampuanı salladım ve yeniden denedim. Şampuan köpürdü ve saçımı duruladığımda o yağlı doku oluşmadı. Hatta şampuanı sevdim bile.
Tamam, mesele hayat memat meselesi değil. Eksik çeviri yapıldı diye kimsenin hayatı tehlikeye girmedi, kimsenin sağlığı bozulmadı. Fakat eksik çeviri tüketicinin markadan uzaklaşmasına yani tüketicinin tüketme eylemine etki edebilir. Nitekim benim örneğimde, İngilizce etikete bakmasam durum böyle olacaktı. Markaya olan güvenim sarsılacaktı ve bir daha o markadan şampuan falan almayacaktım.
Burada sorun nerede? Hemen çevirmene çuvaldızı batırsak mı? Çevirmen hatası deyip geçsek mi? Meseleyi çevirmen hatasına indirgemek yerine biraz daha etraflı bakmakta fayda var. Sonuç-odaklı ve yapıcı bir eleştirel bakışın sorunun çözümüne hizmet edeceğini düşünüyorum. Sorunu doğru tespit edersek sorunun çözümüne dönük de doğru bir adım atabiliriz. Neticede amacımız sorunu çözmek, öyle değil mi?
Bu örnekte şu soruları sormanın yararlı olacağına inanıyorum.
1) Çeviri hangi metinden yapıldı? Ürünün üzerinde İngilizce bir etiket var ama kaynak metin o olmayabilir de.
2) İngilizce etiket Türkçe etiketten görsel olarak çok daha uzun, neredeyse iki katı. Kaynak metinde yer alan hangi bilgilerin çevrilip hangilerinin çeviriye aktarılmayacağına kim karar veriyor?
3) Bu kararın işlevsel olup olmadığını sorguluyor mu?
4) Türkçe etiket hazırlanırken ortada bir kaynak metin olmayabilir ve metin ürünle ilgili bilgi sahibi bir kimse tarafından sıfırdan yazılmış olabilir mi?
5) Etiketin görsel biçimlendirmesinde görev alan kişiler etikete sığmadığı gerekçesiyle bu önemli cümleyi rastgele silmiş olabilirler mi? Ve daha pek çok soru sorabiliriz.
Uzun lafın kısası eksik çeviri deyip geçmemek gerek! Bazen o eksik çeviriler tüketicilerin üründen ya da markadan vazgeçmesine neden olabilir ya da onların güvenini tekrar kazanmak sandığımız kadar kolay olmayabilir. Bir de bakmışsınız sırf eksik çeviri yüzünden tüketicinizi rakip markaya kaptırmışsınız, hem de sizin ürününüz rakibinkinden çok daha kaliteli olduğu halde. Bu nedenle her çeviri türünde olduğu gibi bu çeviri türünde de profesyonel çeviri hizmeti verenlere veya işlevsel çeviri konusunda farkındalığı olan kişilere başvurmakta yarar görüyorum.