Öyle mi acaba
gerçekten? Ya da bu kadar insan çevirmenliği sırf kolay yapılan ve karşılığında
yüklü paralar kazanılan bir meslek olduğu için mi yapıyor? Yoldan geçen bir
vatandaşa sorsak çevirmen olmak ne demek? Ya da durun soruyu biraz daha
basitleştirelim tercüman olmak ne demek diye sorsak? Çünkü çevirmen sözcüğü
hala toplumda genel kabul görmedi, hala yazılı tercümeler ve yazılı tercümanlar
var hayatımızda ve mütercimle tercümanın ayrımını bilmiyoruz, hatta çeviri ve
çevirmen sözcüklerini belki hiç duymadık bile. Abarttığımı düşünebilirsiniz ama
kısa sürece önce katıldığım bir akademik toplantıda çalıştığım bilim dalının
adını söylediğimde, çeviribilimi çevre bilimi olarak anlamaları ya da
çeviribilim diye bir bilim dalının varlığından ilk kez haberdar olmaları
bırakın toplumu, akademik dünyada dahi çevirmen, tercüman, mütercim,
çeviribilim gibi kavramların çok da bilinmediğine işaret ediyor.
Tekrar asıl konuya
dönecek olursam, çevirmenlik hiç de sanıldığı kadar kolay bir meslek değil. Çeviriyi
yaptıranı/talep edeni memnun etmek o kadar kolay bir iş değil. Bunun pek çok
nedeni var. Bir kere genel olarak çeviri yaptırmayı sevmiyoruz. Gerek bilimsel
çalışmalarda gerekse çeviri sektörünün yayınlarında sıkça karşımıza çıkan bir
tespit var. Çeviri, çeviriyi talep eden/çeviriye para ödeyen pek çok kimse için
bir baş ağrısı. Çeviri adeta sırttan atılması gereken bir yük olarak görülüyor.
Ayrıca çevirmenden ve çeviriden çok şey bekliyoruz. İstiyoruz ki çevirmen
sadece çeviri yapmasın, yaptığı işe katma değer katsın, “çeviriden öte bir iş”
çıkarsın, hatta biraz abartacağım burada dikkatinizi çekmek için, mümkünse kuş
kondursun. Kimi zamanda nasıl bir şey istediğimizi de bilmiyor, ifade edemiyor
ya da ifade etmekle uğraşmıyoruz. Gerek de yok diye düşünüyoruz. Ne beklenebilir
ki, elbette çevirinin çok kaliteli olmasını bekliyoruz.
Kalite… Zaten
çevirmenlerin, çeviri işindeki aracıların, çeviriye para ödeyenlerin yani
müşterilerin başını ağrıtan en büyük sorunlardan biri bu kalite sorunu.
Edebiyat çevirisi uzmanlık alanım olmadığı için bir şey söyleyemeyeceğim ama
konu teknik çeviri olduğunda çevirinin sanat mı yoksa zanaat mı olduğunu artık
sorgulamıyoruz galiba. Teknik çeviri endüstriyel bir üretim olarak görülüyor.
Bu şekilde kategorize edildiği zaman da müşteri diğer endüstriyel üretim
kollarındaki duruma benzer bir durum hayal ediyor. Oysa çeviri diğer
endüstriyel üretim kollarından pek çok açıdan farklılık gösteriyor. Örneğin bir
çevirmen ve çeviribilim araştırmacısı olarak diyebilirim ki çeviride ham madde
bizim kontrolümüz altında değil ve bu çoğunlukla ciddi bir sıkıntı. Müşteri
kaliteli çeviri bekliyor ve kaliteli üretim yaptığına inandığı bir
çevirmene/çeviri şirketine belirli bir kaynak metin yani ham madde gönderiyor.
Bir üretim süreci neticesinde ortaya çıkan ürünün kalitesi üretim sürecinin
kalitesi kadar hatta belki daha da fazla oranda ham maddeye bağlıdır. Ancak ne
yazık ki çeviride ham maddenin kalitesi fazla konuşulan, tartışılan bir konu
olmadı bugüne kadar. Sosyal medya gruplarında çevirmenler bu konuda yazıyorlar,
şikayet ediyorlar. Ama bunlar müşteriye ne kadar ulaşıyor acaba? Müşterilerin
var olduğu ortamlarda bu konu tartışılıyor mu?
Daha bu sabah genç
bir meslektaşımdan dinledim. Yaklaşık yüz altmış sözcüklük bir iş almış. “Kaynak
metin anlaşılmıyor” dedi. Dedim ki, “Tam da bugünlerde bu konu üzerine
düşünüyor ve bir şeyler yazmayı düşünüyordum, ne güzel denk geldi”.
Meslektaşımdan hiç şüphesiz kaliteli bir çeviri üretmesi bekleniyor. Hatta
müşteri “tercümenin” “çok özenli” olmasını çünkü bu çevirinin çok önemli
olduğunu ifade ediyor. Şimdi burada bir es verip düşünmemiz gerekiyor. Kaynak
metin anlaşılmıyor ne demek? Bir çevirmen kaynak metni anlamakta zorluk çekerse
ne olur? Kaynak metni anlayamamak çevirmenden kaynaklanan bir sorun mudur? Yani
çevirmen mi yetersizdir? İlk soruyla başlayacak olursak yazdığınız bir metin
sizin dışınızda bir kimse tarafından okunduğunda anlaşılmıyorsa o metnin
kalitesinde bir eksiklik var demektir ve eğer böyle bir metni bu haliyle
çevirmene gönderirseniz iki olası sonuçtan birini yaşayabilirsiniz: 1-Çevirmen
metni anlayabilmek için size sorular sormak durumunda kalır ve istediğiniz gibi
kaliteli bir çeviri üretmeye çalışır. Bu sizi hem yorar hem de size zaman
kaybettirir. 2- Çevirmen metni kendi yorumladığı şekilde, belki doğru belki
yanlış, çeviri yapar. Bu durumda beklentinize uygun bir çeviri ürünü çıkmama
ihtimali yüksektir. Peki, böyle bir durumda genelde çevirmenin başına gelen
nedir? Bir müşteri, beklentisini karşılamayan bir çeviri ile karşılaştığında
verdiği ilk tepki çoğu zaman şöyledir: “Bu iş olmamış. Çevirmen yapamamış.”
Çevirmenin kaynak
metni anlayamaması her zaman o metnin kalitesiz olduğuna işaret değildir. Kimi
durumlarda çevirmenin çeşitli açılardan (dil bilgisi, konu bilgisi, kültür
bilgisi gibi) yetersiz olması da metni anlayamamasına neden olabilir. Ancak
kaynak metniniz kalitesizse en donanımlı çevirmene de gönderseniz beklentinizi
karşılamayan bir çeviri ile karşılaşma ihtimaliniz var. Bu biraz da şuna
benziyor: Kalitesiz bir kumaşı alıp usta bir terziye gidiyorsunuz ve diyorsunuz
ki bu kumaştan bana şahane bir elbise yap. Terzi de ustalığının, deneyiminin
verdiği güvenle size “Olmaz” diyor, neden olmayacağını açıklıyor ve
kabulleniyorsunuz. Ama çevirmenler söz konusu olduğunda onlardan kuş kondurmalarını
bekliyoruz ve kaynak metne dair olumsuz tespitler yapmalarına alan bile
bırakmıyoruz. Peki, şimdi bu haksızlık değil mi?
Amaaan çeviri
dediğin nedir ki altı üstü birinin yazdıklarını bir başka dilde taklit etmek
diyoruz ya, işte gerçekte öyle olmuyor. Çeviri söz konusu olduğunda, biz kumaşı
seçme lüksü olmayan terziden şahane bir elbise yapmasını istiyoruz bazen,
olmayınca da yapamamışsın diyoruz. Halbuki ham madde kaliteli olsa bu sorunların
hiçbiri yaşanmayacak belki de. Hadi gelin şu ağdalı, uzun, başı ucu nereye
gittiği belli olmayan cümlelerden vazgeçelim. Hani onlarla yazıp konuşunca daha
havalı, daha bilge göründüğümüzü düşüyoruz ya hep yalan, kim demişse kandırmış
sizi. Çağ iletişim çağı, iletişemediğinizde bildiğiniz, kullandığınız o dil hiçbir
işe yaramıyor. Bunu ilk ya da tek söyleyen değilim, şüphe yok ki son söyleyen
de olmayacağım.