21 Eylül 2017 Perşembe

Çeviri teknolojisi başımıza ne işler açtın?

Link Translations Türkiye Facebook hesabında dünyadan çeviri haberleri başlığıyla 19 Eylül 2017 tarihinde şöyle bir durum güncellemesi yayınladı:

“Norveç’in devlet petrol kurumu Statoil'in ücretsiz bir çevrimiçi çeviri aracıyla kurumsal belgelerini çevirtmesi sonucu hassas bilgileri sızdırıldı. Buna sebep olarak aracın, çevrilmesi için yüklenen verileri bulut sisteminde saklaması gösterildi.
Çeviri aracını geliştirenler, aracın algoritması için gönüllü çevirmenlerle çalıştıklarını ve araca yüklenen belgelerin çevirmenlerin yararlanması amacıyla kamuya açık olduğunu duyurduklarını söyledi.”

Bu haber, çeviri teknolojisinin bilinçsiz kullanımı sonucu yaşanan veri sızıntısı haberlerinin ne ilki ne de sonuncusu olacak. Çeviri teknolojisinin olanaklarını değerlendirmekte fayda var. Ancak bulut tabanlı sistemleri ve özellikle ücretsiz sunulan çeviri araçlarını ve çeviri hizmetlerini kullanırken dikkatli olmak gerek. Kullandığınız hizmetin kullanım şartlarıyla ilgili mutlaka bir kullanıcı sözleşmesi vardır. Bunu dikkatle okumak ve verilerinizin korunup korunmadığından, korunuyorsa ne şekilde korunduğundan emin olmak gerek. Aksi halde istenmeyen veri sızıntısı durumları ile karşı karşıya kalıp büyük bedeller ödemek gündeme gelebilir.

Bu sözleşmeler ne yazık ki uzun ya da sıkıcı bulunup okunmuyor ancak satır satır okuyacak zamanınız ya da enerjiniz olmasa bile en azından tarayarak okumakta fayda var. Örneğin pek çok kişi ücretsiz Google Çeviri hizmetinden faydalanıyor. Ancak bilmiyorum hepimiz farkında mıyız girdiğiniz her metin ya da metin parçası Google tarafından saklanıyor. Yani bunlarda gizlilik gerektiren herhangi bir içerik olsa da farkında olarak veya olmayarak Google’la paylaşmış ve gizliliğini tehlikeye atmış oluyorsunuz. Çünkü Google Hizmet Şartları’nda şu ifadelere yer veriyor:

“Hizmetlerimize içerik yüklediğinizde, ilettiğinizde, gönderdiğinizde, Hizmetlerimizde içerik depoladığınızda ve Hizmetlerimizden içerik aldığınızda (veya tüm bunları Hizmetlerimizi kullanarak yaptığınızda), Google’a (ve birlikte çalıştığımız kişi ve kuruluşlara) söz konusu içeriği kullanma, barındırma, depolama, yeniden üretme, değiştirme, türev çalışmalar oluşturma (içeriğinizin Hizmetlerimizde daha iyi kullanılabilmesi için yapılan çeviri, adaptasyon ve diğer değişiklerden kaynaklanan çalışmalar gibi), iletişimde kullanma, yayınlama, kamuya açık olarak sunma, kamuya açık olarak görüntüleme ve dağıtmaya yönelik dünya genelinde bir lisans vermiş olursunuz.” Kaynak: https://www.google.com/policies/terms/

Uzun lafın kısası Google Çeviri’ye yüklediğiniz her türlü içerik Google tarafından kullanılabilir. Eğer içeriğiniz gizlilik arz ediyorsa mutlaka ama mutlaka kullandığınız aracın hizmet şartlarını/sözleşmelerini dikkatle okuyun. İçeriğinizin gizliliği korunmayacaksa o aracı kullanmayın. Çünkü ücretsiz hizmet aldım derken aslında kendinizi daha büyük bir bedel ödemeye itiyorsunuz.

Ücretsiz araçların çeviri eğitiminde kullanımı da oldukça yaygın. Kendi bilgisayarınıza yükleyerek kullandığınız ve uzak sunuculara veri aktarımı yapmayan araçlarda sorun yaşanmıyor. Ancak çevrimiçi sistemlerin kullanımında eğitimcilerin de bilinçli olması ve öğrencilerini uyarması önemli. Çünkü öğrencilere gerçek metinler sunmak gerçeğe yakın senaryolarda çeviri yapmalarını sağlamak ve motivasyonlarını artırmak için eğitimciler bazen kendilerinin çevirdikleri kaynak metinleri öğrencilerine sunabiliyorlar. Bu metinler eğer gizlilik arz ediyorsa veya eğitimci hizmet verdiği çeviri işletmesi ile gizlilik sözleşmesi imzalamışsa ve bu kaynak metinleri izin almadan olduğu haliyle öğrencilerine sunuyorsa öğrenciler çeviri yapmak için çevrimiçi araçlardan faydalandıkları zaman hukuki sorunların yaşanması olası. Bu nedenle derslerimde genellikle herkesin kullanımına açık, çevrimiçi ortamda yayınlanmış metinlerle çalışmayı tercih ediyorum.

Hep dediğim gibi teknoloji hayatımızı kolaylaştırmak için var. Ama bilinçli kullanılmadığında dert açmayacağının sözünü vermek zor!

22 Mayıs 2017 Pazartesi

Çaresiz miyiz gerçekten?

Günde sekiz saatin üstünde çalışan çevirmenler, sosyal hayatım bitti diyen çevirmenler, uyanık kalmak için kupalarca kahve içip geceyi çeviri yaparak geçiren çevirmenler… Kimi ağır şartlar altında çalışmaktan şikâyetçi değil. Benim de böyle dönemlerim oldu. Çok çalışıyordum, uyumam gereken saatlerde çalışıyordum, sosyal hayatım pek de iyi değildi, aşka, arkadaşlara, aileye ayıracak fazla zamanım yoktu ve şikâyetçi de değildim. Çünkü bu şekilde çalışmayı seviyordum. Bir açıdan bence burada ciddi bir sorun görünmüyor. Çok çalışmama rağmen ciddi bir sağlık sorunum yoktu, galiba halimden şikâyetçi olmamam, hatta bundan keyif almam sağlıklı görünmeyen çalışma koşullarından olumsuz etkilenmemi engelliyordu. O yüzden doktorlar ne der bilemiyorum ama ben bu durumda bir sorun görmüyordum ve bir müddet bu düzene devam ettim.

Sorun yukarıda betimlediğim tarzda bir durumun olması, bu durumdan şikâyetçi olmanız ve bu durumu değiştiremeyeceğinize inanmanız yani “çaresiz olduğunuzu kabullenmeniz” noktasında başlıyor. Yanlış öğrenmediysem insan psikolojisi uzmanları bunu öğrenilmiş çaresizlik olarak adlandırıyor. Yani aslında çaresiz değilsiniz. Durumu değiştirebilirsiniz ama bunu yapamayacağınıza inanıyor ve değişimi başlatacak herhangi bir adım atmıyorsunuz. Çalışma şartlarınızı iyileştirebilirsiniz. Birden olacak bir şey değil ama iyileştirme yolunda adım atabilirsiniz. Uzmanlar hedeflerinizi aşamalara ayırın diyorlar. Mesela aşama aşama günlük çalışma sürenizi kısaltabilirsiniz. Normalde günde 12 saat çalışıyorsanız, her gün ya da her hafta bu süreden 15 dakika kısarak işe başlayabilirsiniz, sonra bir de bakmışsınız siz de günde sekiz saat çalışarak hayatını sürdürebilen birine dönüşmüşsünüz.

Peki, o kadar kolay mı? Hayat zor, para kazanmak kolay değil, kazandığınız paranın alım gücü düşüyor, ekmek aslanın ağzından midesine indi, şikâyet edecek zaman değil. Sorun zaten burada başlıyor bence. Çünkü önce bizim bu durumun olumsuz olduğunu kabullenip değiştirmeye istekli olmamız gerekiyor. Ya durumu kabul ediyoruz ya da değiştirmeye çalışıyoruz. Bu iki seçenekten birini yapmadığımızda ruhumuzda sıkıntılar başlıyor. Çaresiz olduğumuzu ve hayat boyunca bu çaresizliği çekmek, mutsuz olmak zorunda olduğumuza kendimizi inandırıyoruz.

Zorunda mıyız gerçekten? Zorunda değiliz aslında. Yani geceleyip sabaha iş yetiştirmek zorunda değiliz, hiç tatil yapmadan çalışmak zorunda değiliz, üç kuruşa çalışmak zorunda değiliz, müneccim çevirmen olmak zorunda değiliz, bize kötü davranan işverenlerle çalışmak zorunda değiliz… Ancak değişim cesaret, sabır ve emek istiyor. Mesela daha yüksek ücrete çalıştıran işveren yok ki diyorsak, kendimize “Gerçekten yok mu?” diye sormamız lazım. Gerçekten yok mu? Herkes üç kuruşa mı iş yapıyor? Araştıralım ve farkındalık geliştirelim. Piyasada çeviri ücretleri ne durumda? Ben nerede duruyorum? Elimden gelenler neler? Neleri iyi yapıyorum? Bunlara biraz kafa yormak gerekiyor. Evet, zaman gerekiyor, emek gerekiyor. Ama zaman ve emek vermediğimizde değişim de olmuyor. Biraz şuna benzetiyorum, sağlıklı ve sağlam bir vücuda sahip olmak istiyorum. O zaman sağlıklı beslenmem ve spor yapmam lazım. Ama ayıracak vaktim yok. O zaman değişim gerçekleşmiyor. Oysa çaresiz değilim aslında, sadece değişmeyi tercih etmedim.

Çoğu durumda çaresiz değiliz, çeviri işinde de. Bazen öğrencilerimden de duyduğum oluyor: “O büyük şirketler bize iş vermez ki.” Soruyorum “Denedin mi?” “Denemedim” cevabı geliyor çoğunlukla. Denemeden bilemeyiz. O yüzden hadi gelin bir deneyelim! 

NOT: Umudumun azaldığı yakın bir zamanda okuduğum bir kitap Bir Milyon Sevgi Dolu Mektup. Hem yazarın hikayesi hem de başlattığı proje umut ve ilham verici. Projeyi incelemek istersiniz: https://onemillionlovelyletters.com/ İngilizce bilmeyenlere Pegasus'tan çıkan çeviriyi tavsiye ederim. Başta kitabın yazarı Jodi Ann Bickley ve çevirmeni Solina Silahlı olmak üzere bu güzel eserin bana ulaşmasında emeği geçen tüm Pegasus Yayıncılık ekibinin emeğine, gönlüne sağlık. Jodi'nin de kanıtladığı gibi umut hep var, çaresiz değiliz!

22 Mart 2017 Çarşamba

İ.Ü. Çeviribilim Mezunlarına Özlemle…

Baharın geldiğini bugün bir kez daha anladım. Bir dinamizm, bir dinamizm… Bizim fakültede etkinlik etkinlik üstüne. Hem de harika etkinlikler. O kadar renkli ki, bir tarafta İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Öğrenci Temsilciliği’nin düzenlediği söyleşiler, bir tarafta Sosyoloji Bölümü’nün etkinlikleri, diğer tarafta Mantık Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin etkinlikleri. Bizim bölüm geri kalır mı? Kalmaz tabii. Çeviri söyleşileri, çeviri kulübü etkinlikleri derken enerjimiz kat be kat artıyor. Bahar dediğin böyle olmalı.

Fakülte bu kadar dinamik, renkli derken üstüne daha da güzel bir gelişme oldu. Son yazımda paylaşımdan, sosyal sorumluluktan bahsetmiştim. Because you need to give back… diye yazmıştım. Bugün de başka iki mezunumuzdan bir “give back” girişimi oldu. Öyle mutlu oldum ki paylaşmak istedim. Gençler bir medya çevirisi şirketinde çalışıyorlar. Kurucu ortakları ile görüşüp bir karar almışlar. Şu anda üçüncü sınıfta okumakta olan öğrencilerimizden üçünü yazın zorunlu stajlarını yapmaya davet ediyorlar. Onunla da kalmamışlar. Şu anda dördüncü sınıfta okuyan arkadaşlarına da boş zamanlarında hem altyazı programlarını öğrenmeleri hem de deneyim ve para kazanmaları için ofislerinde çalışma fırsatı tanıyorlar. Bu maili aldığımda hem sevindim hem de mezunlarımızla gurur duydum. Öğrencilerimiz mezun olup giderken hem başardılar diye seviniyorum hem gidiyorlar, özleyeceğim diye üzülüyorum. Ama artık şöyle diyorum kendime: Hiç boşuna üzülme, gitseler de bir şekilde geri dönüyorlar. Kimisi yüksek lisans yapmaya geliyor, kimisi eğitim vermeye, kimisi de iş/staj fırsatları ile dönüyor. Bir de benim gibi mezun olsa da bırakıp gidemeyenler var J Az değil sayımız. Dr. Esra Özkaya, Yard. Doç. Dr. Neslihan Demez, Okt. Erkan Çotuk, Arş. Gör. Asuman Karakaya, Arş. Gör. Göksenin Abdal ve ben bizim bölümün mezunlarıyız.

Geçenlerde de mezunumuz ve eşim Hasan Alkan misafir oldu benim dersime. Özlemem derdi mezun olmadan önce ama özlemese her davetimize koşup gelmez. Bıraksam, benim dersimi de elimden alacak J. Laf aramızda, çeviride proje yönetimini çok iyi anlatır.

Sözün özü, eski mezunlar yeni mezunlar mevcut öğrencilerle el ele, dayanışma içinde ve bu durum çok sevindirici. İnşallah yeni işbirlikleri de olacak. Daha önce buyurun gelin, paylaşalım demiştim. Yine diyorum ve ekliyorum: Gelemiyorsanız da iletişime geçin, birlikte düşünelim nasıl “give back” yapabileceğinizi. Biz kocaman bir İ.Ü. Çeviribilim ailesiyiz ve hepiniz iyi ki varsınız! Bu aileyi kuran çok ama çok değerli hocalarımın da eline sağlık. İyi ki varsınız, hep de olasınız!