29 Nisan 2021 Perşembe

 

Bir çevirmen adayını bir köy büyütür!

Epeydir yoktum ortalıkta. Çünkü çocuk büyütüyorum. Çocuk büyütmek artık öyle sevgili Deniz Mit Alptemoçin’in blogunda yazdığı gibi komün bir eylem değil, en azından bizim oralarda. Niye mi? Yahu bir kere pandemi var. Bir kere bize mi sordunuz da doğurdunuz var? (Bu arada doğuran olarak ben tek kişiyim ama nedense annelik literatüründe hep bir çoğul dil var. Kakamızı yaptık. Çocuğu Amerika’da doğurduk. Bu arada aman yanıltmayım sizi ben kullanmıyorum bunları. Bir kere denedim, ağzım yamuldu.) Neyse, komün yok efendim, arada destek verenler sağ olsun var. Ama çoğunlukla iki kişilik bir eylem bizim evde. Anne-baba-çocuk çekirdek aile, çok ciciş. Neyse gündem bu değil merak etmeyin. Çocuk doğurdum, blogu anne bloguna çevirmedim.

Evet, bir Afrikalı atasözü dermiş ki: It takes a village to raise a child. Son dönemde çeviride işbirliği ile yatıp kalkıyorum. Aaa birden aklıma bu atasözü geldi. Niye diye düşünürken, ampül yanıverdi. Bir çevirmen yetiştirmek için de bence bir köy gerekir. Ondan gayrı bunca seminer, bunca online eğitim, bunca misafir konuşmacı, bunca derse uzman daveti falan filan. Evet belki çıkış noktası, çocuklar sadece akademisyenden beslenmesin uygulamacıdan da uygulama bilgisi edinsindi. Ama bugün geldiğimiz noktada görüyorum ki, bir çevirmen yetiştirmek komün bir eylemdir ve bu eylemde çeviri dünyasının her üyesi sorumludur.

Roger T. Johnson, David W. Johnson ve Karl A. Smith Active Learning: Cooperation in the CollegeClassroom başlıklı makalelerinde işbirliğini (onlar cooperation terimini kullanıyorlar ama ben collaboration olarak okumayı yeğledim) anlatmak için şu benzetmeyi kullanırlar ve bence çok yerindedir: “We sink or swim together.” Ben şöyle Türkçeleştirdim: “Ya birlikte batarız ya da birlikte çıkarız.” İşbirliği bugünün dünyasında hayatımızı yöneten kavram. Pandemi bir kez daha tekrar tekrar gözden kaçırdığımız bu gerçekliği acı bir şekilde gözümüze gözümüze sokuyor. Ya birlikte batarız ya birlikte çıkarız. Dünyayı rekabet yönetiyor ve güçlü olan kazanıyormuş gibi bir hikâye okuduğumuzu sanıyoruz. Hâlbuki güçlü yapılanmalara baktığımızda onların birbirinin sırtında yükselme ilkesini ön planda tuttuklarını görüyoruz.

Peki, asıl konudan kasıtlı bir şekilde bir miktar uzaklaşmışken tekrar asıl konuya dönecek olursam, o zaman bu, çeviri eğitimi bağlamında ne anlama geliyor? İşte bu sorunun peşindeyim aylardır. Ve cevaba yaklaştığımı hissediyorum. Çeviri eğitimini baştan ayağa işbirliği ile donatmak lazım. Bu sadece bir derste öğrencilerden ekipler yarattım ve onlara çeşitli roller çerçevesinde çeviri projeleri yaptırdım meselesi değil. Evet, bu bir başlangıç noktası ve iyi bir nokta. Bir yerden başlamak lazımsa o zaman buradan başlanabilir. Ben de oradan başladım. Ama amaç bu olmamalı ya da varış noktası. Yol açıldıkça açıldı ve bana çok şey gösterdi.

Arkası yarın. Makale yolda. Neler gördüğümü merak eden biraz daha bekler. Hahaha, ağzınıza bir parmak balı çaldım ve hadi kaçtım. Çocuk ağlıyor, ona bir bakayım siz bu esnada düşünedurun.

Bir de dinleme önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=DOsOndHFFP8