Bir çevirmen
adayını bir köy büyütür!
Epeydir yoktum
ortalıkta. Çünkü çocuk büyütüyorum. Çocuk büyütmek artık öyle sevgili Deniz Mit
Alptemoçin’in blogunda yazdığı gibi komün bir eylem değil, en azından bizim oralarda. Niye mi? Yahu
bir kere pandemi var. Bir kere bize mi sordunuz da doğurdunuz var? (Bu arada
doğuran olarak ben tek kişiyim ama nedense annelik literatüründe hep bir çoğul
dil var. Kakamızı yaptık. Çocuğu Amerika’da doğurduk. Bu arada aman yanıltmayım
sizi ben kullanmıyorum bunları. Bir kere denedim, ağzım yamuldu.) Neyse, komün
yok efendim, arada destek verenler sağ olsun var. Ama çoğunlukla iki kişilik
bir eylem bizim evde. Anne-baba-çocuk çekirdek aile, çok ciciş. Neyse gündem bu
değil merak etmeyin. Çocuk doğurdum, blogu anne bloguna çevirmedim.
Evet, bir
Afrikalı atasözü dermiş ki: It takes a village to raise a child. Son dönemde
çeviride işbirliği ile yatıp kalkıyorum. Aaa birden aklıma bu atasözü geldi.
Niye diye düşünürken, ampül yanıverdi. Bir çevirmen yetiştirmek için de bence
bir köy gerekir. Ondan gayrı bunca seminer, bunca online eğitim, bunca misafir
konuşmacı, bunca derse uzman daveti falan filan. Evet belki çıkış noktası, çocuklar
sadece akademisyenden beslenmesin uygulamacıdan da uygulama bilgisi edinsindi.
Ama bugün geldiğimiz noktada görüyorum ki, bir çevirmen yetiştirmek komün bir
eylemdir ve bu eylemde çeviri dünyasının her üyesi sorumludur.
Roger T. Johnson,
David W. Johnson ve Karl A. Smith Active Learning: Cooperation in the CollegeClassroom başlıklı makalelerinde işbirliğini (onlar cooperation terimini kullanıyorlar
ama ben collaboration olarak okumayı yeğledim) anlatmak için şu benzetmeyi
kullanırlar ve bence çok yerindedir: “We sink or swim together.” Ben şöyle
Türkçeleştirdim: “Ya birlikte batarız ya da birlikte çıkarız.” İşbirliği
bugünün dünyasında hayatımızı yöneten kavram. Pandemi bir kez daha tekrar
tekrar gözden kaçırdığımız bu gerçekliği acı bir şekilde gözümüze gözümüze
sokuyor. Ya birlikte batarız ya birlikte çıkarız. Dünyayı rekabet yönetiyor ve
güçlü olan kazanıyormuş gibi bir hikâye okuduğumuzu sanıyoruz. Hâlbuki güçlü
yapılanmalara baktığımızda onların birbirinin sırtında yükselme ilkesini ön
planda tuttuklarını görüyoruz.
Peki, asıl
konudan kasıtlı bir şekilde bir miktar uzaklaşmışken tekrar asıl konuya dönecek
olursam, o zaman bu, çeviri eğitimi bağlamında ne anlama geliyor? İşte bu
sorunun peşindeyim aylardır. Ve cevaba yaklaştığımı hissediyorum. Çeviri
eğitimini baştan ayağa işbirliği ile donatmak lazım. Bu sadece bir derste
öğrencilerden ekipler yarattım ve onlara çeşitli roller çerçevesinde çeviri
projeleri yaptırdım meselesi değil. Evet, bu bir başlangıç noktası ve iyi bir
nokta. Bir yerden başlamak lazımsa o zaman buradan başlanabilir. Ben de oradan
başladım. Ama amaç bu olmamalı ya da varış noktası. Yol açıldıkça açıldı ve
bana çok şey gösterdi.
Arkası yarın.
Makale yolda. Neler gördüğümü merak eden biraz daha bekler. Hahaha, ağzınıza bir parmak balı çaldım ve
hadi kaçtım. Çocuk ağlıyor, ona bir bakayım siz bu esnada düşünedurun.
Bir de dinleme
önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=DOsOndHFFP8