14 Aralık 2024 Cumartesi

Ey Çeviribilim, Hayatımı Değiştirdin!

İnsanlar hayatınıza boş yere girmiyor. Sizi sevmek ya da size bir şeyler öğretmek için giriyorlar. Bence hayatta insanlarla bizi bir araya getiren iki temel neden bu: sevmek ya da öğrenmek. Öğrenme bazen keyifli bazen de acı yoldan olabiliyor. Aslında acı yoldan olmasına biraz da biz sebep oluyoruz. Tatlılıkla öğrenmeniz gerekenleri öğrenmediğinizde sınav daha zor yoldan gelebiliyor.

Çeviribilimsel yolculuğum esnasında çok değerli insanlardan çok önemli hayat dersleri aldım. Belki de bu yüzden aldığım eğitimi salt mesleki ya da bilimsel olarak göremiyorum. Çeviribilim hem bilimselliğiyle hem de eğitselliğiyle hayatıma işledi. O yüzden diyorum ki çeviribilim hayatımın her yerinde. Bazen hayatı sorgularken, bazen çözülmez sandığım sorunları çözerken ve bazen dönüşmeye çalışırken.

Dün bir dizi izliyordum. Dizideki kanser hastası karakter kendine methiye düzmesi için insanları tatlı sert motive ediyordu. “Bunları öldükten sonra arkamdan söylemenizin ben duymadıktan sonra hiçbir anlamı yok, şimdi burada duymak istiyorum.” gibi sözler söyledi. Ben de aynı fikirdeyim. Sizin ne kadar değerli bir insan olduğunuzu sizin yüzünüze söyleyemeyecek ya da size hayattayken teşekkür edemeyeceksem siz öldükten sonra arkanızdan methiyeler düzüp göz yaşı dökmemin ne anlamı var ki. Tam da bu nedenle kendimce bir takdir kültürü geliştirdim ve her yoldan uygulama yapıyorum ve bana iyi geliyor. Ne çok insanın benim için değerli olduğunu, ne çok insanı sevdiğimi ve onlardan beslendiğimi bana hatırlatıyor. Yalnız değilim!

O zaman başlıyorum. Umarım yaşadığım deneyimleri kıskanır da hayattayken bir yolunu bulur bu insanlarla tanışırsınız. Ve umarım onlar bu satırları okur ve ara sıra kulakları çınladığında kimin onları andığını bilirler.

Ben araştırma görevliliğimi İstanbul Üniversitesi çatısı altında yaşadım. Göreve başladığımda minik, cahil ama öğrenmeye hevesli biriydim. Bir de bizim zamanımızda bilmemek ayıptı. O yüzden öteki araştırma görevlilerine bakıyordum, onlar benim hocam oldu, dersime girdi ya da lisans öğrenciliğim esnasında onlara akıl danıştım. Şimdi ise bana onlara isimleriyle hitap etmemi söylüyorlardı. Aman ya Rabbim, müthiş stres! Nasıl yapayım, hocama ismiyle nasıl hitap ederim? Neyse gel zaman git zaman bir şekilde alıştım. Ve şunu öğrendim. Saygıyı ifade etmenin başka yolları da vardır. Saygı gönülden gelir ve her hareketinize zuhur eder, tek bir söze bağlamamak gerekir. Ama 21 yaşında bunu görmek ve rahatlamak çok kolay değil tabii ki. Bir gün Taner Karakoç bana şöyle dedi: Ama bana hocam dersen rahat çalışamayız ki, artık meslektaşız. Taner Hocamdan öğrendiklerimi sıralamaya kalkışsam bu yazının sınırları yetmez. Ama üzerimde en çok etki bırakan öğretisi incelik konusunda oldu. Onun ağzından duymamış olsam da ben ondan hep şu mesajı aldım: “Do not Raise Your Voice, Improve the Argument” (Sesini Yükseltme, Sözünü Yükselt).

Hayatıma katılan, hayatımı değiştiren, gördüklerimi farklı bir şekilde anlamlandırmama etki eden bir başka özlü sözü ise Sinem Yazıcıoğlu’ndan duydum: “Olur öyle bazen!” Evet bazen öyle olur, yani hayal etmediğiniz gibi, beklemediğiniz gibi ya da istemediğiniz gibi. Buna aşırı tepki vermenin yersiz olduğunu, olanı olduğu gibi kabul etmenin önemini bu sözden çıkardım ben. Olur öyle bazen! Ve ne çok kez kullandım ben de sevdiklerimi sakinleştirirken, ders anlatırken…

Rana Kahraman Duru’nun hayatıma bıraktığı iz ise bir işin çok boyutluluğuna dikkat etmek gerektiği oldu. Sözlü çeviri dersi alıyorduk kendisinden. Hocam derste enteresan, daha önce hiç görmediğim ve dersle doğrudan bağlantısını kuramadığım bir çalışma yaptırıyor. Kendine bir “buddy” (kabin arkadaşı) seçeceksin. Sınıfın boş bir alanına onunla geçeceksin. Sırtın onun yüzüne dönük ve ondan belki iki adım mesafede önünde duracaksın ve ikiniz de hazır olduğunuzda kendini geriye doğru boşluğa bırakacaksın ve onun seni nasıl tutup düşmekten koruduğunu göreceksin. Hımmm, kabin arkadaşlığı demek böyle bir şey! Yani sözlü çeviri duyduğunu çevirmekten ibaret bir iş değil, iş birliği, dayanışma, empati ve daha daha birçok şey demek. Yapanlar dile gelsin, söylesin.

“Saçmalıyorsam düzeltin ama…” diye söz başlayan bir hoca. Olur mu, olur. En azından ben şahit oldum. Sözcüklerin minnetimi ifade etmeye yeterli olmadığı hocam, liderim, mentorum, Betül Parlak Hocam. Bağlantı kurma üstadı, sorgulayan, hep başka bir bakış açısı gösteren ve görünenin arkasındakini keşfetmen gerektiğine davranışlarıyla ikan eden lider ruhlu hocam. İnsan bu kadar çok bilip bu kadar mütevazı olur mu? Olabiliyormuş, umarım biraz olsun kendisine benzeyebilmişimdir. Hocam sizi anlatırken saçmaladıysam ne olur bağışlayın.

Ve bir hoca ki hem davranışları hem de sözleriyle başarıyı bana şöyle özetleyen: hedef koy, disiplinli ol, küçük küçük ama düzenli, kararlı adımlarla çabala. Yıllar geçtikçe hocamı daha iyi anladım ve Atomik Alışkanlıklar kitabını okurken aklın yolunun bir olduğunu bir kere daha gördüm. Kıymetli Mine Yazıcı Hocam bana bu andıklarımı yaparsam hayal ettiğim birçok şeye ulaşabileceğimi ve aynı zamanda teslimiyeti öğretti. “Olmuyorsa bir nedeni vardır Sinem” derdi. Hocam haklıydınız, çabalayınca genelde oluyor ve olmuyorsa sabretmek ve bazen de olmayışı kabullenmek gerekiyor. Ama genelde çabalayınca ve doğru zaman gelince oluyor.

O biraz annemdir, biraz Alev Ablam ve en çok da Alev Hocam. Öğrencilik ve iş hayatımdaki dönüm noktalarında mutlaka adı geçer. Lisans stajım için staj yeri bulamadığımda beni sektörle, Set Systems Çeviri Hizmetleri ile tanıştıran, yüksek lisans yaparken beni dersten izinle çıkarıp araştırma görevlisi kadro ilanının çıktığını müjdeleyip sarılan, YÖK bursu ile ABD’ye giderken döneceğime kefil olarak, tazminat sözleşmesine imza atan… Onun sayesinde sektöre adım attım, onun sayesinde çeviri teknolojileri ile tanıştım, onun sayesinde hayatım değişti. O bana hep ama hep güvendi ve hep “Başaracaksın, eminim” mesajı verdi.

Kıskandınız mı? Kıskanın bence, dünyada böyle güzel insanlar var, böyle güzel insanların (tesadüfen olmasa gerek) bir araya geldiği ana bilim dalları var. Eğer motivasyonunuz, ilginiz ve vaktiniz varsa çeviribilimde yüksek lisans yapın ve nerede yapacağınıza karar verirken bu yazdıklarımı aklınızın bir yerinde tutun. Biraz değişik bu çeviribilimciler. Haddinden fazla tatlı, haddinden fazla iyi ve fedakarlar. Ayşe Nihal Akbulut Hocanın editörlüğünde çıkan Türkiye’de Çeviribilim kitabını okumadıysanız karar verme sürecinize o okumayı da dahil edin, Işın Hocayla, Ayşe Banu Hocayla, Dilek Hocayla, Sakine Hocayla, Turgay Hocayla, Aymil Hocayla tanışın. Ama o da yetmez bence Çeviribilimcilerle tanışma fırsatlarını siz yaratın, belki bir Zoom seminerinde, belki bir konferansta yaklaşıverin yanlarına, okuyuverin yazdıklarını ve onların enerjisinin tadını çıkarın.

Sizden çeviribilimci olur mu? Olur diyorsanız, değişime hazır olun. Çünkü çeviribilim benim hayatımı çok değiştirdi ve iyi ki değiştirdi. İyi ki durduğum yerdeyim, iyi ki yollarım bu değerli insanlarla kesişti. Şükürler olsun! Bu methiye bir başlangıç olsun, devamı gelecek. Sevdiklerimizin onlarla ilgili ne düşündüğümüzü duymak hakkı bence ve teşekkür etmek edene de teşekkürü kabul edene de iyi gelir. Bu yazıyı yazmak bana çok iyi geldi, umarım okumak da size iyi gelmiştir.

6 Aralık 2024 Cuma

Benden çeviribilimci olur mu?

Çeviri eğitimi alan her öğrenci çevirmen olmuyor, olmak zorunda da değil. Çeviri eğitimi bize çokça kariyer kapısı aralıyor. Bu aralanan kapılardan şöyle bir içeri uzanıp “Bir arkadaşa bakıp çıkacağım” demek mümkün olduğu gibi içeride biraz vakit geçirip çıkmak ya da orada uzun uzun kalmak da mümkün. Değişim için hiçbir zaman geç değil.

Ben çeviribilim kapısını araladığımda niyetim bir arkadaşa bakıp çıkmaktı, sonradan kalmaya karar verdim. Lisans eğitimim ve stajım esnasında çeviri piyasasına dair yaptığım kısıtlı gözlemler beni çeviriye ilişkin dert sahibi yaptı ve bilim insanı olmak adına ilk adımı atmış oldum. Yani eğer çevirinin bilimini yapacaksanız çeviri gerçekliğine ilişkin bir miktar gözlem yapmak ve bunlardan bazıları konusunda dertlenmek şart. Neden böyle diyorum? Yüksek lisans mülakatına girdiğimde biraz kendimden, çeviri deneyimimden, hayallerimden bahsetmiştim ki can alıcı soru geldi. Sene 2005 yani bundan 19 sene öncesi. Değerli hocam Prof. Dr. Necdet Neydim halen unutmadığım, o anlamlı soruyu sordu. Sözcükleri birebir hatırlamasam da şuna benzer bir soruydu: “Evladım, senin derdin ne?” Ooo dert bende, dermen nerede? Dermanı bilmem ama dertlenecek yer arıyorsanız bence çeviribilim kapısını bir deneyin, derdinizi dinleyenler olabilir.

Niyetim yüksek lisans yapıp sektördeki yolculuğuna devam etmekti ama pek sevdim bu dert anlatma işini ve kalmaya karar verdim. Hikaye bundan ibaret değil. Dert sahibi olmak yetmiyor, bir de o derdi anlamlandırmak için sorgulayıcı bir yaklaşımınızın olması lazım. Ben “Niye böyle?” diye sormayı sevenlerdenim. Hatta sevgili annem “Sen çok düşünüyorsun, neden, neden. Bu kadar düşünme. Öyle. Beynini çok yoruyorsun, valla biz bu kadar sorgulamıyoruz.” derdi. Bu konuda bazı şüphelerim var. Genlerimi el kapısından almış olamam, beni camii avlusundan almadığınıza göre. Bence bir yerde bu huyum anne babama bağlanıyor olmalı. Yoksa sorgulamayı kimden öğrenmiş olabilirim? Evet, çok sorgulamak bazen yorucu ama bilim yapayım diyorsanız çeviriye dair dertlerinizi sorgulamanız lazım.

Çeviriyi sorgulayanlar bir vakit kural koyucu iken, yani çeviri şöyle olmalı böyle olmalı derken, sonradan betimleyici bir bakış açısı nam salmış ve biz o bakış açısından beslendik. Önce var olanı elinizden geldiğince nesnel bir şekilde betimliyorsunuz, sonra da o gördüğünüz, üzerine düşündüğünüz şeyi açıklamaya çalışıyorsunuz. Neden öyle, ne zaman öyle, ne için öyle, işin içinde kimler ve neler var, bu gördüklerinizden bir genellemeye varılabilir mi? Ve açıklamalarınızdan yola çıkarak geleceğe ilişkin ön görülerde bulunmak mümkün mü? Bu tür sorulara kafa yoruyorsunuz.

Sorduğunuz soruların cevaplarını düşünürken ve bulduğunuz cevapları açıklarken bir bakış açısına ihtiyacınız var. Buna da kuramsal ve kavramsal çerçeve diyoruz. Tamam, bir şeyler gördünüz görmesine ama bu gördüklerinizi anlamlandırmak için gözünüzde bir mercek var. Neticede herkes baktığı şeyden farklı bir anlam çıkarıyor, hepimizin algısı farklı ve o algıyı yönlendiren bir bakma şekli, bir bakış açısı var. O bakış açısının gelişimi için farklı bakış açılarından yani literatürden beslenmeniz lazım. Kim nereden nasıl bakıyor, ne görüyor? Siz nereden, nasıl bakıyorsunuz? Ve bu bakış açısı ister birinden alınmış olsun, ister kendi icadınız olsun oraya varana kadar birilerinin bakış açısından beslenmiş olmanız lazım. Bunu izah etmeniz bekliyor. Bilim kümülatif ilerler.

Bütün bunları yapabilmek içinse meraklı, algısı açık ve sakin bir gözlemci olmanız, sorgulayıcı ve detaylara önem veren bir zihne sahip olmanız, okumaktan ve metin oluşturmaktan keyif almanız ve bunları başarıyla yapmanız lazım. Araştırıyorum ama ötekilerin benim sorduğum sorular hakkında ne düşündüğü ilgilimi çekmiyor diyorsanız çeviribilimci olabilmek için değişmeniz gerekiyor. Ya da yazmak bana çok zor ya da sıkıcı geliyor, metin oluşturmakta pek başarılı değilim diyorsanız yine değişim şart.

Mezuniyete doğru yaklaşırken kariyer seçenekleriniz arasında yüksek lisans yapmak, bilim insanı olmak var ama karar vermekte zorlanıyorsanız soruna bir de benim gözümden bakın istedim. Belki siz de bir arkadaşa bakıp çıkacağım der sonra kalmaya karar verirsiniz. Herkesin bilimsel yolculuğu, hikayesi farklı. O yüzden imkan varsa karar vermeden önce başkalarının hikayelerini dinleyin. Bunun içinse biraz araştırma yapmak ve yakınınızdaki ya da erişebildiğiniz bilim insanlarından hikayelerini ve/veya sizinle ilgili görüşlerini dinlemek soruyu cevaplamada iyi bir başlangıç adımı olabilir.

Not: YouTube’da Anthony Pym tarafından dünya çapında tanınmış çeşitli çeviribilimcilerle yapılmış röportajlar var. Belki izlemeniz size faydalı olur. Ben Nord’un röportajını çok sevmiştim. Bağlantısı https://www.youtube.com/watch?v=lhzgOzkJ1sw&ab_channel=AnthonyPym. Bir de Ayşe Nihal Akbulut’un hazırladığı Türkiye’de Çeviribilim kitabı var ki bu kitapta Türkiye’de çeviribilimin kuruluşunda çok değerli roller üstlenmiş çok kıymetli çeviribilimcilerin röportajları var. Okumanızı tavsiye ederim.