Çeviri eğitimi alan her öğrenci çevirmen olmuyor, olmak zorunda da değil. Çeviri eğitimi bize çokça kariyer kapısı aralıyor. Bu aralanan kapılardan şöyle bir içeri uzanıp “Bir arkadaşa bakıp çıkacağım” demek mümkün olduğu gibi içeride biraz vakit geçirip çıkmak ya da orada uzun uzun kalmak da mümkün. Değişim için hiçbir zaman geç değil.
Ben çeviribilim kapısını
araladığımda niyetim bir arkadaşa bakıp çıkmaktı, sonradan kalmaya karar
verdim. Lisans eğitimim ve stajım esnasında çeviri piyasasına dair yaptığım
kısıtlı gözlemler beni çeviriye ilişkin dert sahibi yaptı ve bilim insanı olmak
adına ilk adımı atmış oldum. Yani eğer çevirinin bilimini yapacaksanız çeviri
gerçekliğine ilişkin bir miktar gözlem yapmak ve bunlardan bazıları konusunda
dertlenmek şart. Neden böyle diyorum? Yüksek lisans mülakatına girdiğimde biraz
kendimden, çeviri deneyimimden, hayallerimden bahsetmiştim ki can alıcı soru
geldi. Sene 2005 yani bundan 19 sene öncesi. Değerli hocam Prof. Dr. Necdet
Neydim halen unutmadığım, o anlamlı soruyu sordu. Sözcükleri birebir
hatırlamasam da şuna benzer bir soruydu: “Evladım, senin derdin ne?” Ooo dert
bende, dermen nerede? Dermanı bilmem ama dertlenecek yer arıyorsanız bence
çeviribilim kapısını bir deneyin, derdinizi dinleyenler olabilir.
Niyetim yüksek lisans yapıp
sektördeki yolculuğuna devam etmekti ama pek sevdim bu dert anlatma işini ve
kalmaya karar verdim. Hikaye bundan ibaret değil. Dert sahibi olmak yetmiyor,
bir de o derdi anlamlandırmak için sorgulayıcı bir yaklaşımınızın olması lazım.
Ben “Niye böyle?” diye sormayı sevenlerdenim. Hatta sevgili annem “Sen çok
düşünüyorsun, neden, neden. Bu kadar düşünme. Öyle. Beynini çok yoruyorsun,
valla biz bu kadar sorgulamıyoruz.” derdi. Bu konuda bazı şüphelerim var.
Genlerimi el kapısından almış olamam, beni camii avlusundan almadığınıza göre.
Bence bir yerde bu huyum anne babama bağlanıyor olmalı. Yoksa sorgulamayı
kimden öğrenmiş olabilirim? Evet, çok sorgulamak bazen yorucu ama bilim yapayım
diyorsanız çeviriye dair dertlerinizi sorgulamanız lazım.
Çeviriyi sorgulayanlar bir vakit
kural koyucu iken, yani çeviri şöyle olmalı böyle olmalı derken, sonradan
betimleyici bir bakış açısı nam salmış ve biz o bakış açısından beslendik. Önce
var olanı elinizden geldiğince nesnel bir şekilde betimliyorsunuz, sonra da o
gördüğünüz, üzerine düşündüğünüz şeyi açıklamaya çalışıyorsunuz. Neden öyle, ne
zaman öyle, ne için öyle, işin içinde kimler ve neler var, bu gördüklerinizden
bir genellemeye varılabilir mi? Ve açıklamalarınızdan yola çıkarak geleceğe
ilişkin ön görülerde bulunmak mümkün mü? Bu tür sorulara kafa yoruyorsunuz.
Sorduğunuz soruların cevaplarını
düşünürken ve bulduğunuz cevapları açıklarken bir bakış açısına ihtiyacınız
var. Buna da kuramsal ve kavramsal çerçeve diyoruz. Tamam, bir şeyler gördünüz
görmesine ama bu gördüklerinizi anlamlandırmak için gözünüzde bir mercek var.
Neticede herkes baktığı şeyden farklı bir anlam çıkarıyor, hepimizin algısı
farklı ve o algıyı yönlendiren bir bakma şekli, bir bakış açısı var. O bakış
açısının gelişimi için farklı bakış açılarından yani literatürden beslenmeniz
lazım. Kim nereden nasıl bakıyor, ne görüyor? Siz nereden, nasıl bakıyorsunuz? Ve
bu bakış açısı ister birinden alınmış olsun, ister kendi icadınız olsun oraya
varana kadar birilerinin bakış açısından beslenmiş olmanız lazım. Bunu izah
etmeniz bekliyor. Bilim kümülatif ilerler.
Bütün bunları yapabilmek içinse
meraklı, algısı açık ve sakin bir gözlemci olmanız, sorgulayıcı ve detaylara
önem veren bir zihne sahip olmanız, okumaktan ve metin oluşturmaktan keyif
almanız ve bunları başarıyla yapmanız lazım. Araştırıyorum ama ötekilerin benim
sorduğum sorular hakkında ne düşündüğü ilgilimi çekmiyor diyorsanız
çeviribilimci olabilmek için değişmeniz gerekiyor. Ya da yazmak bana çok zor ya
da sıkıcı geliyor, metin oluşturmakta pek başarılı değilim diyorsanız yine
değişim şart.
Mezuniyete doğru yaklaşırken kariyer
seçenekleriniz arasında yüksek lisans yapmak, bilim insanı olmak var ama karar
vermekte zorlanıyorsanız soruna bir de benim gözümden bakın istedim. Belki siz
de bir arkadaşa bakıp çıkacağım der sonra kalmaya karar verirsiniz. Herkesin
bilimsel yolculuğu, hikayesi farklı. O yüzden imkan varsa karar vermeden önce
başkalarının hikayelerini dinleyin. Bunun içinse biraz araştırma yapmak ve
yakınınızdaki ya da erişebildiğiniz bilim insanlarından hikayelerini ve/veya
sizinle ilgili görüşlerini dinlemek soruyu cevaplamada iyi bir başlangıç adımı
olabilir.
Not: YouTube’da Anthony Pym
tarafından dünya çapında tanınmış çeşitli çeviribilimcilerle yapılmış
röportajlar var. Belki izlemeniz size faydalı olur. Ben Nord’un röportajını çok
sevmiştim. Bağlantısı https://www.youtube.com/watch?v=lhzgOzkJ1sw&ab_channel=AnthonyPym.
Bir de Ayşe Nihal Akbulut’un hazırladığı Türkiye’de Çeviribilim kitabı var ki
bu kitapta Türkiye’de çeviribilimin kuruluşunda çok değerli roller üstlenmiş
çok kıymetli çeviribilimcilerin röportajları var. Okumanızı tavsiye ederim.
Ne güzel anlatmışsın derdimizi, kalemine sağlık
YanıtlaSil